Yükseköğretimde Kimlik Bunalımı! Kongre'de Şok Eleştiriler
Gündem

Yükseköğretimde Kimlik Bunalımı! Kongre'de Şok Eleştiriler


23 June 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 23 June 2025

Ankara'da düzenlenen Yükseköğretim Kongresi'nde, üniversitelerin kimlik bunalımı ve yükseköğretimin yeniden yapılandırılması konuları masaya yatırıldı. Uluslararası katılımcılar, Türkiye'nin yükseköğretim potansiyelini yeterince kullanamadığını ve mevcut politikaların yetersiz kaldığını dile getirdi. Kongre, yükseköğretim kurumlarının ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) gibi kilit aktörlerin nerede konumlandığı sorusunu gündeme taşıdı.

Yükseköğretimde Neler Oluyor?

Kongrede, bilimin toplumla gerçek anlamda etkileşime girmesi, üniversitelerin özgün bir kimlik kazanması ve 1980 askeri ihtilalinin mirası olan vesayetçi YÖK sisteminden sıyrılarak milletin emrinde, bölgesel ve tematik bir yapıya dönüşmesi için atılması gereken adımlar tartışıldı. Katılımcılar, üniversitenin sadece yapısal değil, aynı zamanda felsefi temellerinin de sorgulanması gerektiğini vurguladı. Üniversitenin ne olduğu, neye hizmet ettiği ve kimliğini nereden aldığı gibi temel sorular cesurca ele alındı.

Türkiye'nin dört bir yanından yaklaşık 70 üniversitenin rektörleri ve yöneticilerinin yanı sıra Eğitim-Bir-Sen'in il temsilcilerinin katılımı, bilim meselesine ülke çapında verilen önemi gösterdi. YÖK ve ÖSYM başkanlarının da kongrede yer alması, yıllardır dile getirilen reform çağrılarının artık bir eylem planına dönüşebileceğine dair umutları artırdı.

Uluslararası Katılımcıların Eleştirileri

Kongreye birçok ülkeden uluslararası katılımcılar da katkı sundu. Özellikle Asya-Afrika Üniversiteler Birliği Direktörü Prof. Dr. Eşref Abdurrefa, Türkiye’nin uluslararası öğrenci çekme potansiyelinin yalnızca sınırlı bir kısmını kullandığını, mevcut politikaların ise bu alanda son derece yetersiz kaldığını vurguladı. İslam dünyasından katılan rektör ve akademisyenler de benzer şekilde, Türkiye’nin sahip olduğu tarihî ve kültürel mirasa rağmen, üniversitelerinin bu mirasa mesafeli durduğunu dile getirdiler. Eğitimin materyalist ve seküler bir zemine kaymasının, sadece Türkiye’de değil, birçok İslam ülkesinde ortak bir kimlik ve anlam krizine yol açtığını belirttiler.

Katılımcılar, Türkiye'nin "Türkiye'den büyük" olduğunu ifade ederek, sadece coğrafi değil, medeniyet bakiyesi açısından da merkezî bir rol üstlenmesi gerektiğini hatırlattılar. Bu bağlamda Türkiye’nin, Batı’nın seküler ve materyalist bilgi anlayışının bir taşeronu ya da kültür distribütörü olmayı bırakıp; kadim İslam medeniyetinin taşıyıcısı ve ilim anlayışının yeniden kurucusu konumuna gelmesi gerektiğine dikkat çektiler.

Çözüm Önerileri ve Beklentiler

Kongrede sunulan bildirilerde, Türk yükseköğretiminin bu toprakların ruhuna yabancılaşarak bir tür "ithal yapı"ya dönüştüğü eleştirisi yapıldı. Mesele yeni bir üniversite kurmak değil, bize ait bir üniversiteyi inşa etme cesaretidir şiarı, kongreye damgasını vurdu. Bu ifade, sadece yapısal bir reform çağrısı olmanın ötesinde, Nurettin Topçu'nun "irfanı olan maarif" idealiyle örtüşen köklü bir zihniyet değişiminin habercisiydi.

Kongrede, akademisyenlerin sadece İngilizce makale sayısıyla ölçülmesinin, üniversiteyi Batı'nın bilim üretiminde bir "taşeron" konumuna düşürdüğü eleştirisi getirildi. Asıl değerin yetiştirilen öğrenci, kurulan düşünce ekolü, inşa edilen bilim atmosferi ve milletle kurulan bağda olduğu ifade edildi. Üniversitenin sadece bilgi tüketen değil, anlam üreten ve değer inşa eden bir kurum olması gerektiği vurgulandı.

  • Akademik unvan verme ve değerlendirme kriterlerinin toplumsal ve bilimsel katkılar temelinde güncellenmesi gerektiği vurgulandı.
  • Üniversiteler, araştırma destek kurumları ve sanayinin ortak bir misyona kavuşması, takip mekanizmaları ve bağlayıcı kuralların getirilmesi gerektiği belirtildi.
  • Türkiye’nin öncelikli araştırma alanlarının toplumun tüm kesimlerinden gelen talepler doğrultusunda, aşağıdan yukarıya doğru şekillenip ilan edilmesi gereği üzerinde duruldu.

Sonuç olarak, Ankara'daki Yükseköğretim Kongresi, Türkiye'deki yükseköğretim sisteminin mevcut durumu ve geleceği hakkında önemli tartışmalara zemin hazırladı. Kongrede dile getirilen eleştiriler ve çözüm önerileri, yükseköğretimin yeniden yapılandırılması ve üniversitelerin kimlik bunalımından kurtulması için atılacak adımlara ışık tutabilir. Ancak, bu tartışmaların somut eylemlere dönüşmesi ve yükseköğretimde köklü bir zihniyet değişiminin yaşanması için daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye'nin yükseköğretim potansiyeli tam olarak kullanılamayacak ve üniversiteler, toplumun beklentilerini karşılamaktan uzak kalmaya devam edecektir.