Bu, babasını hiç tanımamış, kanadı kırık bir çocuğun, ailesinin ve dostlarının desteğiyle hayata tutunma hikayesi. Mümtaz'ın hayatı, kayıpların ve zorlukların üstesinden gelerek nasıl "imtiyazlı" ve "mümtaz" bir insan olunabileceğinin dokunaklı bir örneği.
Ailenin Gücü ve Babaannenin Mirası
Mümtaz, iki ablası olmasına rağmen, babasının ani vefatından dört ay sonra dünyaya gelmişti. Aile, bu büyük kayıpla sarsılsa da birbirine tutunmayı başardı. Özellikle babaanne, eşini genç yaşta kaybetmiş bir şehit eşi olarak, ailenin direği oldu. Diğer iki oğlu baba mesleğini sürdürürken, Mümtaz'ın da aile geleneği olan tarihi çarşıda esnaf olması yönünde destek verdi.
Doğumunun üzerinden bir ay geçmesine rağmen, annesi ona uygun bir isim bulmakta zorlanıyordu. Çocuğa babasının ismini vermeyi düşündü ancak bunun olumsuz etkileri olabileceği endişesiyle vazgeçti. Sonunda, bu görevi babaanneye devretti. Babaannenin "O benim için mümtaz bir misafir, üstün bir emanet" demesiyle, çocuğun adı Mümtaz oldu. Bu isim, onun hayatına yön verecek bir anlam taşıyordu.
Askerlikte Kader Birliği ve Gerçek Dostluk
Mümtaz'ın hayatındaki dönüm noktalarından biri askerlik oldu. Burada tanıştığı arkadaşıyla kader birliği yaptı. Birlikte zorlu eğitimlerden geçtiler, ekmeklerini paylaştılar, Neşet Ertaş türküleriyle hüzünlendiler, sevinçlerini birlikte yaşadılar. Arkadaşı, Mümtaz'ın babasız büyümesinin eksikliğini gidermek istercesine, ona babasından gelen mektupları okumadan önce verirdi. Mümtaz, bu mektupları sanki kendi babasından gelmiş gibi sevinçle karşılardı. Bu, gerçek dostluğun ve dayanışmanın en güzel örneklerinden biriydi.
Askerlik anılarından biri de, geceleri diğer bölüklerin çadırlarına gizlice girerek içtikleri demlik demlik çaylardı. Bu anlarda, tanınmamanın verdiği rahatlıkla birbirlerine açılır, yarenlik ederlerdi. Gönüllerini yol eylemişlerdi, yollarını bir bellemişlerdi.
Mümtaz'ın İmtiyazı ve Yüksek Ruhu
Mümtaz, gerçekten de mümtazdı. Yüce gönüllü, dürüst, açık sözlü ve yüksek ruhluydu. Kalbine yalan yakıştırmaz, temiz olanı tercih ederdi. Ticaretinde de bu ilkelere önem verir, olumluya odaklanarak engelleri aşardı. Zekası ve algı seviyesi yüksekti, yanlışın kokusunu uzaktan alırdı. Tüm bu özelliklerine rağmen, ketumdu ve duygularını kolayca açığa vurmazdı. Ancak, dostluk kurduğu insanlara karşı tüm meziyetlerini sergilemekten çekinmezdi.
Arkadaşı, ona sık sık babaannesinin taktığı isimle seslenirdi: "İmtiyazlı Mümtaz." Mümtaz, bu iltifatı kabullenmekte zorlanır, ancak küfran-ı nimet olacağını bildiğinden inkâr edemezdi. Onun yerine, "İmtiyazım sensin kurbanım" diyerek durumu hafifletmeye çalışırdı.
Mümtaz'ın hayatı, tüm dezavantajlarına rağmen seçkin olmayı, imtiyazlı kalarak mümtaz olmayı başarmış bir insanın hikayesidir. O, insan olmanın, inanmış olmanın ve Efendimize ümmet olmanın imtiyazını kaybetmeyip onun gibi mümtaz olmak niyazıyla yaşamıştır. Mümtaz'ın hikayesi, zorluklar karşısında yılmadan mücadele etmenin ve insanlığa değer katmanın önemini vurgulayan ilham verici bir örnektir.