Ahmet Özer Davası: Siyasi İklimin Turnusolu mu?
Gündem

Ahmet Özer Davası: Siyasi İklimin Turnusolu mu?


20 May 20255 dk okuma2 görüntülenmeSon güncelleme: 20 May 2025

Ekim 2024'te İstanbul Esenyurt'ta yaşananlar, seçilmiş bir belediye başkanının şafak operasyonuyla gözaltına alınmasıyla başladı. Bu olay, Prof. Dr. Ahmet Özer'in tutuklanması ve ardından gelen yargı süreci, Türkiye'nin hukuk sistemini ve siyasetin vicdanını derinden etkiledi. Kızı Seraf Özer, bu sürecin en yakın tanığı olarak, hem avukatlık görevini üstleniyor hem de demokrasiye, adalete ve halk iradesine olan inancını kararlılıkla savunuyor.

Dava, Siyasi İklim İçin Bir Emsal Teşkil Edecek mi?

Seraf Özer, 23 Mayıs 2025'te Silivri'de görülecek dava ve 14 Mayıs'ta görülen, sonucunun beklenildiği dava süreçlerinin, siyasi iklim açısından bir turnusol olabileceğini belirtiyor. 14 Mayıs'taki dava, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in görevden uzaklaştırılması ve yerine kayyum atanması işlemlerinin iptaline ilişkindi. Seraf Özer, babasının duruşmaya katılarak etkileyici bir savunma yaptığını ve mahkemenin kararının tüm kayyumlar için emsal teşkil edeceğini vurguluyor. Bu karar, sadece Esenyurt halkının iradesini değil, Türkiye'deki kayyum rejiminin geleceğini de belirleyecek.

Seraf Özer, seçimin yalnızca bir prosedür olmadığını, halkın egemenliğini devreye soktuğu kutsal bir irade beyanı olduğunu ifade ediyor. Vatandaşın sandığa olan güvenini yeniden tesis etmek adına bu davanın oldukça önemli ve belirleyici bir karar olacağını düşünüyor. Bu dava, halkın iradesinin yönetime yansıyıp yansımadığına, demokratik hukuk devletinin hâlâ geçerli olup olmadığına dair bir sınav niteliği taşıyor.

23 Mayıs 2025'te görülecek olan dava ise Prof. Dr. Ahmet Özer'in "terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması olacak. Seraf Özer, babasının beraat etmesi gereken bir dosyada 7 aydır tutuklu kalmış olmasının dikkat çekici bir detay olduğunu belirtiyor. Bu duruşmada verilecek karar, yürütülen barış sürecinin samimiyetini ve gerçekliğini ortaya koymak adına önemli bir gösterge olacak.

"Babam Hiç Eğilmedi, Bükülmedi"

Seraf Özer, babası Ahmet Özer'in 14 Mayıs 2025'teki duruşmada "Ben yalnızca görevimi değil, halkımın oyunu, inancını ve anayasal hakkını savunuyorum" dediğini hatırlatıyor. Bir evlat olarak, babasının bu süreçte hem bir akademisyen hem bir siyasetçi hem de bir yurttaş olarak duruşunu takdirle karşılıyor. Seçim sürecinde babasının halkına hizmet için duyduğu heyecana ve dürüstlüğüne şahitlik ettiğini belirtiyor.

Ahmet Özer'in 31 Mart 2024'te seçimi kazandıktan sonra dahi halkına hizmet etmek için çok çalıştığını, ancak düzmece bir soruşturma dosyasıyla tutuklanıp yerine kayyum atandığını ifade ediyor. Seraf Özer, babasının hiç eğilmediğini, bükülmediğini ve cezaevinde de Esenyurt halkının güvenini yere düşürmemek adına mücadelesine devam ettiğini vurguluyor. Bu nedenle, kayyum işleminin iptali ile ilgili açılan davada babasının derdinin koltuk değil, demokrasi olduğunu bir kez daha gördüklerini belirtiyor.

Seraf Özer, babasının ulusal ve uluslararası alanda tanınan saygın bir bilim insanı olduğunu ve alışılagelmiş siyasetçi profilinden farklı bir duruş sergilediğini ifade ediyor. Aklı ve bilimi siyasetinde daima ilke edindiğini, iyi bir siyasetçi olmaktan önce dürüst ve ilkeli bir insan olmanın önemli olduğunu gözlemliyor. Babasının bu duruşu ve dirayeti, halkına olan sadakati ona adeta bir hayat dersi niteliğinde.

"Bu Zor Günler Geçecek"

Ahmet Özer'in tutuklanmasından bugüne geçen süreçte hem hukuki hem insani olarak zor bir dönem geçirdiklerini belirten Seraf Özer, bu sürecin kendisi ve ailesi için bir kırılma noktası olduğunu ifade ediyor. Babasına çok düşkün bir kız çocuğu olarak bu süreçte büyük bir şok yaşadığını, ancak bu zorluğun kendisini daha da güçlendirdiğini söylüyor. Avukat olması sayesinde babasını her gün ziyaret edebildiğini ve sürece fiilen katkı sağlayabildiğini belirtiyor.

Seraf Özer, annesi ve abisinin de mücadelesinin takdire şayan olduğunu, hep birlikte birbirlerine güç verdiklerini ve babasını sağlıkla özgürlüğüne kavuşturmak için çalıştıklarını ifade ediyor. Hepsinin ortak bir inancı var: Bu zor günler geçecek. Seraf Özer, "Türkiye'nin en büyük ilçesinin Belediye Başkanına, bir profesöre, bir bilim insanına, halk tarafından tanınan ve sevilen birine bu yapılıyorsa kırsaldaki Ali Amcaya, Ayşe Teyzeye neler yapılmıyordur?" sorusunu sorarak, bu süreci sadece Ahmet Özer meselesi olarak değil, toplumsal bir mesele olarak sahiplendiğini vurguluyor. Bu antidemokratik uygulamaların, yargının siyasallaşmasının veya hukuka güvenin azalmasının herkesin sorunu olduğunu ve zulme karşı sessiz kalmamak gerektiğini belirtiyor. Bu mücadelenin hukuk ve demokrasi mücadelesi olduğunu ve bugünlerde verilecek mücadelenin yarınları belirleyeceğini ifade ediyor.

Ahmet Özer aynı zamanda bir akademisyen, bir hoca. Bir bilim insanının böyle bir sürecin merkezine düşmesi Türkiye’de siyasetin geldiği yeri gösteriyor. Seraf Özer, 30 Ekim 2024 Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e 15 yıla kadar hapis istemiyle tutuklandı. Bu durum, Türkiye'deki hukuk sistemi ve siyasi iklim açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.