
1.5 Yaşındaki Melek'e Vahşet! Baba Döverken Anne Sadece İzledi Mi?
Ankara'da yaşanan ve Türkiye'yi derinden sarsan bir olayda, 1.5 yaşındaki Melek Adıgüzel'in şüpheli ölümü üzerine başlatılan soruşturma, tüyler ürpertici gerçekleri ortaya çıkardı. İddialara göre, minik Melek babası tarafından şiddete maruz kalırken, annesi ise bu vahşete seyirci kaldı. Olayın detayları, vicdanları yaralayan bir tablo çiziyor.
Melek'in Şüpheli Ölümü ve Soruşturma Süreci
Geçtiğimiz yıl 18 Mayıs'ta Zeynep ve Ünal Adıgüzel çiftinin 5 çocuğundan en küçüğü olan Melek Adıgüzel, ailesi tarafından hastaneye götürüldükten sonra hayatını kaybetti. Bebeğin ölümündeki şüpheler üzerine başlatılan soruşturma, Adıgüzel çiftinin gözaltına alınmasına neden oldu. Çift, 'Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali' suçlamasıyla mahkemeye sevk edildi, ancak serbest bırakıldı.
Ancak, 22 Temmuz 2024 tarihinde hazırlanan adli tıp raporu, olayın seyrini tamamen değiştirdi. Raporda, Melek Adıgüzel'in iç organ harabiyetiyle gelişen iç kanama sonucu hayatını kaybettiği belirtildi. Bu raporun soruşturma dosyasına girmesiyle birlikte, çift 13 Haziran'da 'kasten yaralama neticesinde ölüme neden olma' suçundan tutuklandı.
Annenin Şok İfadesi: "Engel Olamadım"
Anne Zeynep Adıgüzel'in ifadesi, olayın vahametini gözler önüne serdi. Zeynep Adıgüzel ifadesinde "Melek biraz huysuz bir çocuktu, çok ağlardı; eşim Ünal da tahammül edemiyordu. Melek’i zaman zaman döverdi. Ancak ona engel olmaya benim gücüm yetmezdi" dedi. Bu ifade, akıllara şu soruları getirdi:
- Bir anne, çocuğunun şiddet görmesine nasıl seyirci kalabilir?
- Şiddeti engellemek için neden hiçbir girişimde bulunmadı?
- "Gücüm yetmezdi" ifadesi, sorumluluğu üzerinden atmaya mı yönelik?
Çocuk İstismarı ve Toplumsal Sorumluluk
Melek Adıgüzel'in yaşadığı bu trajik olay, çocuk istismarı konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Çocuk istismarı, sadece fiziksel şiddetle sınırlı kalmayıp, duygusal, cinsel ve ekonomik istismarı da içeren geniş bir kavramdır. Bu tür olayların önlenmesi için toplumun her kesimine büyük sorumluluk düşmektedir. Şiddete maruz kalan veya tanık olan herkesin, durumu yetkililere bildirmesi hayati önem taşımaktadır.
Türkiye'de çocuk istismarıyla mücadele konusunda çeşitli yasal düzenlemeler ve sosyal hizmetler bulunmaktadır. Ancak, bu düzenlemelerin ve hizmetlerin etkinliği, toplumun bilinçlenmesi ve duyarlılık göstermesiyle doğru orantılıdır. Unutulmamalıdır ki, her çocuk güvenli ve sevgi dolu bir ortamda büyümeyi hak eder.
Bu olay, sadece bir aile trajedisi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak ele alınmalıdır. Melek'in ölümü, çocuk istismarına karşı daha duyarlı olmamız, şiddeti önlemek için daha aktif rol almamız ve çocukların korunması için daha fazla çaba göstermemiz gerektiğinin acı bir hatırlatıcısıdır.